İçeriğe geç

Monologu mu monoloğu mu ?

Bazen bir kelime, bir hayat hikâyesi kadar anlam taşır. Dilin büyüsü işte burada başlar: küçük bir harf farkı, bizi bambaşka düşüncelere sürükler. Bugün sana anlatacağım hikâye, sadece bir kelimenin doğru yazımını değil, aynı zamanda anlamların dünyasında yaptığımız yolculuğu da hatırlatacak. Hazır mısın? O hâlde gel, “monologu mu, monoloğu mu?” tartışmasının ardındaki insan hikâyesine birlikte bakalım.

Bir Sahnenin Sessiz Kahramanı: Monolog

Bir tiyatro sahnesi düşün… Işıklar loş, perde ağır ağır kapanmak üzere. Sahnenin ortasında tek bir oyuncu var. Seyirciler nefesini tutmuş, gözlerini ondan ayıramıyor. O, tek başına konuşuyor. Kimi zaman hayata sitem ediyor, kimi zaman iç hesaplaşmasını dile getiriyor. İşte bu, bir monolog: tek kişinin kendi iç dünyasını, düşüncelerini, hislerini seslendirdiği o güçlü anlatım biçimi.

Ancak bu büyüleyici kelimenin doğru yazımı söz konusu olduğunda pek çok kişi kafası karışır. “Monologu” mu demeliyiz, yoksa “monoloğu” mu? İşin aslı, bu mesele yalnızca bir dilbilgisi konusu değildir; tıpkı sahnedeki oyuncunun iç sesi gibi, dilin de kendi iç dünyası vardır.

Dilin Stratejik Tarafı: Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı

Bir gün bir tiyatro kumpanyasında, kelimenin doğrusunu tartışan iki karakter vardı: Biri mantığıyla hareket eden, çözüm odaklı bir dilbilimci olan Ali. Ali için mesele çok netti: “Türkçede yabancı kökenli kelimelere ünlüyle başlayan ek getirildiğinde, kelimenin sonundaki sessiz harf yumuşar,” diyordu. “Monolog kelimesi ‘g’ ile biter. Dolayısıyla ‘-u’ hâl ekini aldığında bu harf ‘ğ’ye dönüşür ve doğru yazım monoloğu olur.”

Ali’nin stratejik yaklaşımı, sahnedeki metni düzenleyen bir yönetmen gibiydi. Kural belliydi, çözüm açıktı. Onun gözünde dil, bir sistemdi ve her sistem gibi matematiksel bir düzeni vardı.

Dilin Kalbinden Gelen Sesi: Kadınların Empatik Yaklaşımı

Öte yandan, aynı tartışmada yer alan Elif bambaşka bir yerden bakıyordu meseleye. “Dil sadece kurallardan ibaret değildir,” diyordu. “O bir iletişim aracıdır, duyguların taşıyıcısıdır. İnsanlar ‘monologu’ dediğinde belki hata yapıyor olabilir ama bu hatanın ardında bir alışkanlık, bir his var. Dil de tıpkı bir insan gibi, zamanla şekil alır.”

Elif’in empatik yaklaşımı, kelimenin ötesinde bir anlamı işaret ediyordu. Ona göre mesele sadece doğruyu bulmak değil, insanların dili nasıl yaşattığını da anlamaktı. Çünkü dil, tıpkı bir monolog gibi, insandan insana akan bir duygu yolculuğuydu.

Monoloğu: Doğru Yazım, Doğru Anlam

Sonuçta meseleye hem Ali’nin mantığıyla hem Elif’in kalbiyle bakıldığında gerçek açıkça ortaya çıktı: Türk Dil Kurumu’na göre doğru yazım “monoloğu” şeklindedir. Çünkü kelimeye “-u” hâl eki geldiğinde sonundaki “g” sesi yumuşar ve “ğ” olur. Tıpkı “diyalog” kelimesinin “diyaloğu” şeklinde yazılması gibi.

Bu küçük detay, aslında dilin kendi içinde nasıl bir denge kurduğunu da gösterir. Kurallar bir yanda, kullanım biçimleri diğer yanda… Tıpkı hayat gibi, dil de akılla kalp arasında bir yerde var olur.

Bir Kelimenin Bize Öğrettikleri

Belki sana basit bir yazım kuralı gibi gelmiş olabilir ama bu küçük ayrıntı aslında çok daha büyük bir şeyi anlatıyor. İnsan ilişkilerinde de bazen kuralları hatırlamak gerekir, bazen de hisleri. Erkeklerin stratejik ve çözüm odaklı bakışıyla kadınların empatik ve ilişkisel yaklaşımı birleştiğinde, ortaya en doğru anlam çıkar.

“Monoloğu” kelimesi de tam olarak böyle bir birleşimin ürünüdür: Akıl ve duygu, kural ve alışkanlık, mantık ve sezgi… Hepsi aynı sahnede buluşur.

Son Perde: Kelimelerle Kurduğumuz Köprü

Dil, insanlar arasında kurduğumuz en eski köprülerden biridir. Ve bu köprüyü kurarken bazen küçük detaylara takılırız. “Monologu mu, monoloğu mu?” sorusu da bu detaylardan sadece biridir. Ancak doğru cevap sadece bir imla meselesi değildir; aynı zamanda anlamı doğru taşımak, iletişimi güçlü kılmak ve kelimelere hakkını vermek anlamına gelir.

Hayatta da böyle değil midir? Bazen bir kelime, bir cümle, bir bakış tüm hikâyeyi değiştirir. Ve doğru kelimeyi seçmek, hem zihnin hem de kalbin bir arada çalışmasıyla mümkündür.

O hâlde son sözümüz şu olsun: Dil, sadece kuralların değil, duyguların da evidir. Ve o evde “monoloğu” yazmak, kelimelere gösterdiğimiz saygının küçük ama anlamlı bir göstergesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betexper yeni girişsplash